Prof. Dr. İhsan Ketin (1914 - 1995)
İhsan Ketin 1914 yılında annesinin deyimine göre “kirazların açtığı” bir baharda Kayseri’de doğmuştur. Ketin, daha sonra Almanya’da öğrenciyken 10 Nisan’ı “resmi formları doldurabilmek için” doğum günü olarak kabul etmiştir.
Doğduğu kenti çevreleyen kutsal Erciyes (Argaios) Yanardağı, bütün ihtişamı ile onun eteklerinde oynayan küçük Ketin’i etkilemiş, doğa sevgisi aşılamıştır. İlginç bir tesadüf olarak, Ketin’in ölümünden önceki birkaç hafta önce yayımlanan son makalesi, Erciyes’in jeolojisi üzerinedir.
Yetenekli bir öğrenci olan Ketin, devlet bursu kazanarak liseye başlamıştır. Lisede devam eden başarısı sayesinde, döndükten sonra lise düzeyinde doğa bilimleri öğretmeni olması beklentisiyle, okul yönetimi tarafından Almanya’ya gönderilecek öğrencilerin seçileceği devlet sınavı için İstanbul’a gönderilmiştir. Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye’yi modernleştirme planının bir parçası olan bu eğitim seferberliği, modern bilimin çizgisinde bir ülke kurmaya çalışan bu muhteşem lidere İhsan Ketin’in, hayatı boyunca minnettar kalmasına sebep olmuştur. Ketin, Türkiye’yi bir Orta Çağ imparatorluğunun yıkıntılarından modern bir cumhuriyete dönüştüren bu kuşağın seçkin bir şahsiyeti olarak, Atatürk’ten evraldığı coşkuyu hayatı boyunca öğrencileri ve arkadaşlarına aktarmıştır.
18 yaşındaki İhsan Ketin, 1932 yılında jeoloji eğitimi almak üzere Berlin’e Hans Stille’nin (1876-1966) yanına gönderilmiş, ancak Ketin buradan Bonn’a taşınarak Alman jeologu Hans Cloos (1885-1951) ile çalışmaya başlamıştır.
Genç Ketin’in akademiye olan yeteneğini gören Cloos, onu sadece lisans diplomasıyla Türkiye’ye göndermenin korkunç bir israf olacağını düşünerek, bursun doktora eğitimini kapsayacak şekilde uzatılması için Berlin’deki Türk yetkililerle görüşmüştür. Hans Cloos’un yanında doktorasını tamamlayan Ketin, 1938 yılında Türkiye’ye dönmüş ve aynı yıl İstanbul Üniversitesi Jeoloji Enstitüsüne jeoloji doçenti olarak atanmıştır.
Kuzey Anadolu Fayı’nın önce 21 Ekim 1939 Tercan ve daha sonra 28 ve 29 Aralık 1939 Büyük Erzincan depremleri ile uzun süren uykusundan uyanması, Ketin’in yüzey kırıklarını ve bu depremlerin sebep olduğu korkunç hasarın haritalanması için Türk ve yabancı birçok jeologla birlikte sahaya koşmasına sebep olmuştur.
Bunu takip eden yıllarda, Kuzey Anadolu Fayı üzerinde merkez üssü batıya doğru göç eden bir dizi deprem daha meydana gelmiş ve Ketin bu depremlere ait yüzey kırıklarının birçoğunu haritalamıştır. Bu çalışmalarının sonucunda Ketin, tüm depremlerin 1000 km uzunluğunda, büyük bir doğrultu atımlı fayın ürünü olduğunu ve rijit Anadolu bloğunun batıya doğru hareket ettiğini söylemiş ve bu hareketi tamamlayan, güneyde sol yanal atımlı bir fayın daha olması gerektiğini ileri sürmüştü.
Ketin’in devrim niteliğindeki makalesi 1948’de yayımlanmış ve o zamanlar az bir etki yapmıştı. Çünkü 6 sayfalık metin ve tek şekle sığdırdığı kavramlar, zamanının çok ilerisindeydi. Ancak Ketin’in Kuzey Anadolu’da ilk kez keşfettiği bu hareket tarzı, günümüzde kıtasal çarpışmanın oldukça bilinen ve yaygın bir özelliğidir: O zamandan beri Alp-Himalaya bölgesinde birçok benzer aktif yapı keşfedilmiştir. Türkiye’nin batısındaki büyük normal faylar, kıtasal gerilme ile üretilmesi ve bunların çökel havzalarının gelişimindeki rolleri, ilk olarak Ketin tarafından yürütülen, sismik deformasyon üzerine yapılan saha çalışmalarında netlik kazanmıştır. Aynı sürecin artık çoğu çökel havzasının evriminde meydana geldiği bilinmektedir ve bu havzalar petrol içeren büyük yapıların çoğunu üretmektedir. Keşiflerinin önemi, Ketin’in Kuzey Anadolu Fayı üzerine yazdığı makalesini yayınladıktan kırk yıl sonra, 1988 yılında Geologische Vereinigung’un erdiği en yüksek ödül olan Gustav-Steinmann Madalyası ile taçlandırılmıştır.
1950-1951 eğitim-öğretim yılını Johns Hopkins Üniversitesinde Ernst Cloos ile birlikte geçiren Ketin, dönüşünde İstanbul Üniversitesindeki görevinden istifa ederek, İTÜ’nün yeni kurulan Maden Fakültesi Genel Jeoloji Kürsüsüne geçmiştir. TÜ’de Ketin, başlangıçta Sir Edward Bailey ve William John ‘Mac’ McCallien’in Ankara Melanjı ve Anadolu Bindirmesi adlı makalesi nedeniyle paleotektonik problemlere odaklanmıştır. Bailey ve McCallien’in Türkiye jeolojisine ilişkin orumlarının yanlış olduğunu, “Anadolu Bindirmesi” dedikleri kavrama karşı çıkarak, Kırşehir Masifi’nin melanjı üzerlemediğini, tam tersine altında olduğunu göstermiştir. Ortaya attığı bu yeni görüş, beraberinde diğer fikirleri de üretmiş: Anadolu’nun merkez kristalen ekseninin, Kober’in ortaya attığı şekilde eski bir Zwischengebirge (orta masif) olmadığını, daha genç Tersiyer metamorfik kuşağı olduğunu gözlemlemiştir.
Ketin, davet üzerine 1956’da Hans Stille onuruna düzenlenen Hannover’deki Jeotektonik Sempozyumu’nda bulgularını sunmuş, ancak yaşlı Alman üstat, Ketin’in kendi fikirlerine karşı çıkan yorumlarını beğenmemiş ve ikirlerinden hoşlanmamıştır. Ketin’in makalesi bu nedenle sempozyum kitabına dahil edilmemiş ve daha sonra bir Avusturya dergisinde yayımlanmıştır. Ancak Ketin yılmamış, ülkenin orojenik yapısını çıkarmak için eldeki tüm verileri ve kanıtları kullanarak değerlendirmesini yapmış ve tüm çalışmaların sonucunda ortaya 4 makale çıkmıştır. Uluslararası Avrupa Tektonik Haritası’nın 1960 yılındaki baskısına Ketin, doğrudan katkıda bulunmuştur.
Bu çalışmalarda Ketin, Türkiye’yi kuzeyden güneye, büyümüş, temelde asimetrik bir orojen olarak tasvir etmiştir. Ketin’in bu bulgularına ait son makalesi 1966’da yayımlanmış ve ülkenin paleotektonik evriminin, levha tektoniği modeline uygun temeli bu yayınla oluşmuştur. 1960 ve 70’lerde Ketin, zamanını hem neo hem de paleotektonik problemler üzerinde çalışarak geçirmiştir. 1969’da Kuzey Anadolu Fayı üzerine son önemli sentezini yayımlamıştır. 1977’de Van Gölü’nün doğusundaki küçük bir bölgenin haritasını çıkarmış ve orada büyük bir tektonik mıntıka üzerinde gezinmiştir. Bu faaliyet ile, bu bölgenin büyük ölçüde Mezozoik melanjından oluştuğu görüşünü ortaya koymuştur. Bu fikri, Türkiye’nin doğusunun büyük bir kısmının, Mezozoik-Erken Kenozoyik yığışım karmaşıkları tarafından oluştuğu yorumunun yapılmasına neden olmuştur.
1981’de TÜBİTAK Bilim Ödülü’nü kazanan ilk yer bilimci ve aynı yıl Türkiye Jeoloji Derneğinin Hamit Nafiz Pamir Ödülü’nü alan ilk kişi olmuştur. 1984’te Londra Jeoloji Derneğine yabancı üye olarak seçilmiş, 1988’de Geologische Vereinigung’un Gustav-Steinmann Madalyası’nı kazanmış ve Amerika Jeoloji Derneğinin onursal üyesi seçilmiştir. 1993 yılında kurulan Türkiye Bilimler Akademisi, ilk oturumlarından birinde, Ketin’i ilk beş onursal üye arasına seçmiştir.
Bir Türk genci olarak Batı’ya, gelecek nesilleri eğitmek ve onun kurduğu cumhuriyeti yüceltmek için Mustafa Kemal Atatürk tarafından öğretmen olmak üzere yollanmış olup eğitimi Türk halkının kaynaklarıyla ödenmişti. Ketin, hayatta en çok değer verdiği bir kavram olan halkına olan borcunu sonunda ödeyebildiğini ve vicdanının rahat olduğunu hissetmişti. “Jeolojinin babası” olarak anılan Prof. Dr. İhsan Ketin’in vefatından sonra bölümüne gönderilen sayısız mektup ve telgraflar hem ülkesine hem de insanlığa aynı anda hizmet etmeyi başaran az kişiden biri olduğunun kanıtıdır.
Prof. Dr. İhsan Ketin 16 Aralık 1995’te İstanbul’da vefat etmiştir.